5 Ekim 2013 Cumartesi

Reyhanlı saldırısını El Kaide üstlendi

akp'nin gerçek yüzü, büyük israil projesi, cia, el kaide terör örgütü, gerçek yüzü, kripto Yahudiler, mossad, muhalifler, özgür suriye ordusu, reyhanlı saldırısı, suriye sorunu
                                                      Reyhanlı saldırısını El Kaide üstlendi

Suriye'deki sözde muhalif, özde teröristlerin, el Kaide bağlantılı ve en önemli örgütü Irak ve Levant İslam Devleti (ISIL), Reyhanlı saldırısını üstlenirken AKP hükümetini, Bab'ul Hava ve Bab'ul Selam sınır kapılarını açmaması halinde intihar saldırıları düzenlemekle tehdit etti. Söz konusu örgütün 3 yıldır AKP hükümeti tarafından desteklendiği biliniyor.

Breakingnews'in yayınladığı bildiride "Aslanlarımız İslam toprakları üzerindeki Türk devletine iyilik mesajını iletmek ve burayı kafirlerden temizlemek için hazırlar" ifadeleri yer alırken Başbakan Recep Tayyip Erdoğan'a da sınır kapılarını açması için gelecek pazartesiye kadar süre veriliyor. Son olarak açıklamada Reyhanlı ile Bab el-Hava bombalamaları da ISIL tarafından üstlenildi ve AKP hükümetinin çıkarlarını hedefleyen intihar saldırılarının Ankara ve İstanbul'u da vuracağı uyarısı yapıldı.

11 Mayıs 2013'de Reyhanlı / Hatay'da düzenlenen iki ayrı bombalı terör saldırısında 52 kişi ölmüş, 146 kişi yaralanmıştı. AKP hükümeti gizlediği gerçek ölü sayısının meydana çıkmaması için ölü sayısı vermiş ama ölülerin isimlerini bir türlü açıklayamamıştı. Görgü şahitlerinin ve sağlık görevlilerinin sosyal medya üzerinden paylaştığı ilk bilgilere göre en az 200 kişi ölmüştü ve yaralılar sayılamayacak kadar çoktu. Tam bir tiyatro çevrilmiş, gerçekler milletten gizlenmiş, devlet milletine yalan söylemiş ve hedef saptırılmıştı. Bakanlar tarafından bile gerçek dışı beyanlarda bulunulmuş, basın sansürlenmiş, gazeteciler korkutulup susturulmuş ve yandaş basın da olanca gücü ile AKP'nin menfaatleri doğrultusunda haberler yapmışlardı. O kadar ki, o bölgedeki onlarca kameranın hepsinin de bozuk olduğu iddia edilebilmişti. Sürekli oralarda olan ve Suriye'den mülteci oldukları iddiası bölgeye getirilen seyyar satıcıların o gün o bölgede olmayışı bile araştırılmamıştı. El Kaide bağlantılı ve saldırıları üstlenen örgütün bu itirafı, olay anından beri bilinen ama hükümet tarafından gizlenen gerçekleri gözler önüne serdi. Bir kez daha iyice meydana çıktı ki, logosunda bile Yahudilerin kutsal sembolü yedi kollu şamdan (menora) bulunan Ak Parti, tamamen, Büyük İsrail Projesine giden yolda, Türkiye'nin ve bölgenin Batı ve İsrail menfaatine yeniden düzenlenmesi maksadı ile içimizdeki kripto Yahudiler ve Sabetayistler tarafından CIA ve MOSSAD kontrolünde kuruldu.

İşte o bildiri:

Suriye'de katliam yapan el Kaide örgütüne kimyasal silahı MİT mi verdi?

akp'nin gerçek yüzü, Büyük Ortadoğu Projesi (BOP), el kaide terör örgütü, el nusra, kim yaptı, kimyasal saldırı, kimyasal silahlar, mit, özgür suriye ordusu, suriye sorunu

Suriye’de PKK'ya yakınlığıyla bilinen ve geçtiğimiz günlerde lideri Salih Müslim'in Türkiye'ye gelerek AKP'li yetkililerle görüştüğü PYD, Türkiye’nin el-Kaide bağlantılı gruplara kimyasal silah desteğinde bulunduğunu iddia etti.
PYD’nin resmi yayın organı Pydrojava’nın haberine göre Kürdistan Stratejik Araştırmalar Merkezi, Nusra Cephesi ile Türkiye istihbaratının ittifak yaptığına dair bir belge yayımladı.
Yakın Doğu Haber'in çevirdiği belgede MİT ile El-Kaide bağlantılı gruplar arasında ittifak yapıldığı öne sürülüyor.Belgede Türkiye’nin Nusra Cephesi’ne Suriye'de kullanılmak üzere kimyasal silah desteğinde bulunacağı belirtiliyor 
Yakın Doğu Haber'in çevirdiği belgeye göre geçen nisan ayının sonlarında Gaziantep'te, Türkiye istihbaratı, Nusra cephesi, Suriye Ulusal Koalisyonu ve Özgür Suriye Ordusu’ndan liderlerin bulunduğu bir toplantı yapıldı ve toplantıda Türkiye istihbaratı Nusra cephesine, orta-ağır silahlar ve uçaksavar füzeleri vererek yardımda bulunmayı taahhüt etti.
Nusra Cephesi’nin Suriye'de kullanmak üzere Türkiye istihbaratından kimyasal silah desteği garantisi aldığının iddia edildiği belgede El Nusra’nın bu silahı, Özgür Suriye Ordusuna bağlı İslam Tugayı ile işbirliği içinde kullanmak üzere alacağı belirtiliyor.
Belgede ''Nusra Cephesi Şeriat Komitesi, rejimi devirmek adına, kimyasal silah dahil her türlü aracın kullanılabileceğini belirtir'' ifadesi yer alıyor. Nusra Cephesi bu hususta İslam Hukuku ilkelerine dayandığını söylüyor.
Belgede ayrıca Gaziantep’te bir araya gelen bu tarafların ''Suriye krizinin silah ve güçten başka çözümü yoktur'' ifadesini kullandığı yer alıyor.
İşte o belge:



22 Eylül 2013 Pazar

el Kaide CIA'nın kurduğu-yönettiği bir örgüt. el Kaide bahanesi ile İslam'a savaş açtılar.

11 eylül 2001, 9/11, abd, büyük israil projesi, Büyük Ortadoğu Projesi (BOP), cia, el kaide, içimizdeki israil, ikiz kuleler hadisesi, kripto Yahudiler, mark glenn, mossad, muhalifler, suriye sorunu


El Kaide Büyük İsrail Projesi için Bir ABD-İsrail Maşasıdır


Press TV İdaho’dan yazar ve gazeteci Mark Glenn ile 11 Eylül saldırılarına ve bu hadisenin Amerikan hükümeti tarafından sunulan resmi anlatısına ışık tutmak amacıyla bir röportaj gerçekleştirdi.

El Kaide Büyük İsrail Projesi için Bir ABD-İsrail Maşasıdır

Press TV

Press TV İdaho'dan yazar ve gazeteci Mark Glenn ile 11 Eylül saldırılarına ve bu hadisenin Amerikan hükümeti tarafından sunulan resmi anlatısına ışık tutmak amacıyla bir röportaj gerçekleştirdi.

Press TV: Mark Glenn siz bu konuda ne düşünüyorsunuz? Siz hangi kamptasınız? Hükümetin 11 Eylül hakkında anlattıklarından şüphe duyuyor musunuz?

Glenn: Şüphesiz bize 19 Müslümanın bu uçakları 11 Eylül günü binalara çarptığını söyleyen aynı hükümet, Saddam Hüseyin'in Amerika'ya karşı kullanılabilecek kitle imha silahları ürettiğini de söylemişti. Ve bugün 11 yılından ardından Irak'ta tek bir kitle imha silahı bile bulunamadı.

Bu nedenle Amerikan hükümeti güvenilmezliğini pekçok defa ispatladı, özellikle de İsrail ile ilgili meselelerde her zaman yalan söyleyecektir. İsrail'i korumak için ne gerekiyorsa yapacaktır. İsrail'in Orta Doğu'daki barbarca eylemleri karşısında BM'de yapılan kınamaları veto edecek, Amerikan halkı aleyhine casusluk ve sabotajda bulunmasına göz yumacaktır.

Press TV: Sayın Mark Glenn, diğer misafirimiz Lee Kaplan'ın bahsettiği şu Yedi Numaralı Bina meselesi, 11 Eylül'deki en tartışmalı konulardan biri. Pek çok mimar ve analist buradaki çöküşün uzaktan kontrollü bir yıkım olduğu sonucuna vardılar. Bu durum bu mimarlar tarafından ispatlandı ve gösterdikleri görüntülerden de belli oluyor. Sizin de bu görüntüleri gördüğünüze eminim, ya da elinizdeki diğer bilgiler... Dolayısıyla en azından bu Yedi Numaralı Bina nedeniyle şüphe etmek için bir neden bulunmuyor mu?

Glenn: Şüphesiz, resmi hikayenin sorgulanmasında uzmanların bilimsel metodu kullanmalarının yasaklandığı sadece iki konu var. Bunlardan biri bakmamıza izin verilmeyen Holocaust. Siyonistlerin konu hakkında dediği herşeyi kabul etmek zorundayız, diğeri de tabii ki 11 Eylül hadisesi.

Hem de burada olayın bize anlatıldığı gibi gerçekleşmediğini gösteren pek çok somut, kelime oyunu olmayan tuhaflıklar bulunmasına rağmen.

Diplomamı inşaat mühendisliğinden almadım fakat fizikten biraz anlarım, serbest düşüş nedir biraz bilirim ve serbest düşüşle çöken binaların nasıl olduğunu bilirim.

Kasti müdahale ve tahrip olmadan o binaların o süre içersinde ve o şekilde çökmelerine imkan yok... daha Yedinci Binadan söz etmedik bile.

Resmi hikayede bize İkiz Kulelere çarpan iki yolcu uçağının bu binaların çöküşüne neden olduğu söyleniyor. Yedinci Binanın çökmesine neden olan şey kendisine çakılan uçak mıydı? Bu cevaplanması gereken çok büyük bir soru ve bence 11 Eylül için yapılacak olan dürüst ve şeffaf bir araştırmada saklayacak çok şeyleri olacak kişilerce de cevaplanması mümkün değil.

Press TV: Mark Glenn, El Kaide terörist örgütünün bunun arkasında yer almasının sebeplerini ilginç buluyorum. Gerçekten de bu Amerika'nın İsrail'e verdiği desteğe karşı yapılmış bir misilleme mi idi? Çünkü Mossad'ı ABD karşıtı en saldırgan üçüncü istihbarat servisi olarak tanımlayan değerlendirmeler mevcut.

Glenn: Evet bu yüzde yüz doğru. ABD hükümeti İsrail'i kendisine karşı yürüttüğü casusluk faaliyetlerinden dolayı (sadece askeri ve politik alanda değil, sanayii alanında da) en saldırgan ve tehlikeli ülkeler arasında sayıyor.

İsrail bizim teknolojimizi alıp düşmanlarımıza satıyor. Bırakın biraz casusluk ve 11 Eylül hakkında konuşayım. Şu resmi bir gerçek ki 11 Eylül sabahı gerçekleştirilen tek tutuklama, hadisesi Liberty State Park'ta (New Jersey) sevinç çığlıkları atarak kulelerin yıkılışını kameraya alırken halk tarafından görülen 5 İsrailli istihbaratçının tutuklanmasıydı. Bu kişiler tutuklandıktan sonra sessizce İsrail'e gönderildiler. Michael Chertoff İsrail televizyonunda bunların Mossad ajanı olduklarını ve “hadiseyi kaydetmekle görevlendirildiklerini” itiraf etti.

Amerikalılar 11 Eylül'ü yapanın da, Suriye'deki kimyasal silah oyununu kuranın da İsrail olduğunu biliyorlar

11 eylül 2001, 9/11, beşar esad, büyük israil projesi, Büyük Ortadoğu Projesi (BOP), Haçlı Seferleri, içimizdeki israil, ikiz kuleler hadisesi, kimyasal saldırı, masonluk, siyonizm, suriye sorunu


11 Eylül'ün yıldönümünde, yanıltma harekâtı anlatıları hızla yayılıyor

Dr. Kevin Barrett
Press TV

11 Eylül'ün 12. Yıldönümünde, herkes yanıltma harekâtlarından bahsediyor. 

Önde gelen bir Amerikalı muhafazakâr olan Pat Buchanan, Suriye'deki kimyasal silah olayından “yanıltma harekâtı kokusu geldiğini” söylüyor. Buchanan, Suriye Devlet Başkanı Esad'ın, ABD'yi ülkesini bombalamaya davet etmek dışında hiçbir askeri amacı olmayacak şekilde bir kimyasal saldırı emri verecek kadar aptal olduğuna inanamayacağını söylüyor.
Esad karşıtları ise böyle bir saldırı gerçekleştirmek ve Esad'ı suçlamak için yeterince nedene sahiptir.
Ron Paul da, “ben bunun bir yanıltma harekâtı olduğunu düşünüyorum” diyerek aynı fikri ifade ediyor. Oğlu Rand Paul ekliyor: “Bunun Suriye ordusu değil, isyancılar tarafından gerçekleştirilmesi için büyük bir teşvik var.”
Rush Limbaugh, Obama'nın da suç ortaklığının olduğu bir yanıltma harekâtından şüphe ediyor. Limbaugh, Yossef Bodansky'den alıntı yapıyor: “İsyancılar, Beşar'ı yerinden edecek bir kanıt meydana getirmek için kendi kendilerine karşı gaz kullandılar ve bu ABD'yi, El Kaide'nin tarafına koydu.”
Colin Powell'ın özel kalemi Lawrence Wilkerson, bir adım daha ileriye gitti. İstihbarat topluluğu içindeki kaynaklardan alıntı yapan Wilkerson, kimyasal silah saldırısını İsrail'in gerçekleştirdiği bir yanıltma harekâtı olduğunu söyledi. Wilkerson, “İsrail şu anda çok, çok tehlikeli bir durumda. Netanyahu bunun farkında değil. Umarım Başkan Obama ona jeostratejik gerçekler hakkında bir ders vermiştir” ifadelerini kullandı. 

Wilkerson'un İsrail'in “çok, çok tehlikeli durumda” olduğu şeklindeki ifadeleri ilk bakışta, Ortadoğu'daki karmaşaya işaret ediyor gibi görünüyor. Fakat Wilkerson, başka bir mesaj da iletiyor olabilir:  Netanyahu, Obama'yı 11 Eylül'ün yıldönümünde veya yakınlarında Suriye'ye saldırmaya zorlamak için tasarlanmış, zorlukla gizlenebilen bir kimyasal silahlı yanıltma harekâtı düzenleyerek, çok önemli bir gerçeğin “farkında olmadığını” göstermiştir: Wilkerson da dâhil olmak üzere, ABD ordu ve istihbarat yapılarının içinde bulunan ve sayıları giderek artan pek çok kişi, İsrail'in 11 Eylül yanıltma harekatını organize ettiğini de biliyor. Ve geri püskürtmeye hazırlar.  

ABD'deki bu önde gelen karar alıcılar, İsrail'in ABD'yi kendi düşmanlarına karşı sonu gelmeyen savaşlara sürüklemek için 11 Eylül'de yaklaşık 3 bin kişinin öldürülmesini organize etmiş olmasından rahatsızlar. İsrail'in, ana akım medya üzerindeki hâkimiyeti aracılığıyla Amerikan kamuoyunu aldatmaya devam etmesine öfkeliler. İsrail lobisinin şantaj ve tehditler yoluyla Kongre'yi etkilemesi karşısında kızgınlar. İsrail'in 11 Eylül yanıltma harekâtını gerçekleştirme biçiminin hem Anayasa hem de ulusal hazinenin içini boşaltmasından, Amerika'yı uluslararası bankerlere borç batağına sürüklemesinden ve ülkenin ekonomik geleceğini yıkmasından iğreniyorlar. 

Eski CIA Ajanından 11 Eylül İtirafı: "Aylar öncesinden haberimiz vardı"

11 eylül 2001, 9/11, abd, büyük israil projesi, Büyük Ortadoğu Projesi (BOP), cia, el kaide terör örgütü, evanjelistler, george w. bush, ikiz kuleler hadisesi, itiraflar, suriye sorunu

Eski CIA Ajanından 11 Eylül İtirafı: Bu Bir Sahte Bayrak Operasyonu


"Çünkü saldırıdan Nisan 2001 tarihinde haberdar olmuştum. Gerçekleşmesinden aylarca önce CIA’den öğrenmiştim bunu. Bu bir sahte bayrak operasyonuydu (yanıltma harekatı), daha aylar önceden bilinmekteydi. Bizim dilimizle bu bir aldatma operasyonuydu, bir psikolojik operasyondu. Bütün gözler Dünya Ticaret Merkezine doğru uçan uçaklardaydı fakat gerçek eylem kontrollü yıkım idi."

Eski CIA Ajanından 11 Eylül İtirafı: Bu Bir Sahte Bayrak Operasyonu

Press TV eski bir CIA ajanı olan Susan Lindauer ile Amerikan hükümetinin resmi 11 Eylül saldırıları anlatısı üzerine bir röportaj gerçekleştirdi.


Press TV: Öyle gözüküyor ki insanlar bu son yıllarda 11 Eylül'ün resmi anlatımını protesto için farklı yollar arıyorlar ve siz de bu duruma aşinasınız.

Lindauer: Evet, ben hedeftim, 11 Eylül'ün gizlenmesi sürecinde hedef gösterildim çünkü saldırıdan Nisan 2001 tarihinde haberdar olmuştum.  Gerçekleşmesinden aylarca önce CIA'den öğrenmiştim bunu -o sıralarda BM'de Irak ve Libya'ya bakıyordum- ve Irak misyonundaki diplomatik bağlantılarımdan bir tehdidin varlığını bildirmelerini istenmişti. Onlara, eğer uçakların kaçırılıp Dünya Ticaret Merkezine çarptırılmalarıyla -tam olarak böyle- ilgili herhangi bir komplo keşfetmeleri halinde arka kanalımızdan bize bunun istihbaratını vermemeleri halinde kendilerini bununla sorumlu tutacağımızı, onları taş devrine döndürene dek bombalayacağımızı söyledik.

Bunlar olurken ambargolara çok karşıydım ve Irak halkınının durumunu iyileştirmek için çalışıyordum. Irak büyükelçiliğinin ve Irak hükümetinin en tepesi kadar ne yaptığını tam olarak bilen gizli bir arka kanalım vardı, onlar da benim kim olduğumu ve ne yaptığımı iyi biliyorlardı.

Diplomasi ve diyaloğun çatışmaları çözmek için en iyi yol olduğuna inanıyorum. En azından buna çaba gösterdim. Irak halkı adına da çok üzgünüm, ama elimden geleni ardıma koymadım, maalesef başarısız oldum.

Press TV: Dolayısıyla kısaca 11 Eylül hakkında, bunun Irak'a savaş ilan etmek için bir bahane olduğunu söylüyorsunuz, fakat bununla ilgili elinizde başka kanıtlar da var, öyle değil mi?

Lindauer: Bu bir sahte bayrak operasyonuydu (yanıltma harekatı), daha aylar önceden bilinmekteydi. Bizim dilimizle bu bir aldatma operasyonuydu, bir psikolojik operasyondu. Bütün gözler Dünya Ticaret Merkezine doğru uçan uçaklardaydı fakat gerçek eylem kontrollü yıkım idi.

Yani bu şu anlama geliyor ki istihbarat düzeyindeki birileri koordinasyon içindeydiler, pilotları eğitiyorlar ve bunun olmasına müsade ediyorlardı. Ve aynı zamanda da Dünya Ticaret Merkezini, Amerikan hava sahasını koruyacak bütün koruma unsurlarını da -uçakları hemen düşürebilecek jet sistemi olan NORAD gibi- uzaklaştırıyorlardı. Yapılabilecek çok basit şeyler vardı ve bunların hepsi bloke edildi.

21 Eylül 2013 Cumartesi

Filistin Dramı’nın Düşündürdükleri - Kadir Mısıroğlu

büyük israil projesi, Büyük Ortadoğu Projesi (BOP), Filistin Meselesi, II. Abdülhamid Han, israil'in kurulması süreci, Kadir Mısıroğlu, kitap tavsiyeleri, rochild, siyonizm, thedore herzl


Filistin elimizden nasıl çıktı ve Yahudi oyunu…


1789 büyük Fransız İhtilâli’ne kadar yahudiler, yaşadıkları her ülkede umûmî bir nefrete muhatabdılar. Kendileri de hayatlarını bu nefretin icabınca şekillendirmiş, hemen her yerde gettolaşmışlardı.

Fakat zamanla maddî bakımdan güçlendikçe Batı sosyetesinde söz sahibi bir hale geldiler ve pek çoğu yahudiliklerini gizleyerek Almanya’da alman, Fransa’da fransız… ilh. telakkî olunabilecek derecede yerleştiler. Fikrî temellerini hazırladıkları Fransız İhtilâli’nden sonra devlet hizmetine kabul olunmak, idârî , siyâsî, askerî… ilh. mevkîler elde etmek imkânına kavuştular. Kendi aralarında millî ve dinî hüviyetlerini muhafaza etmelerine rağmen hârice karşı, her ülkenin sıradan vatandaşları gibi bir görünüme büründüler.

Bilhassa 19. asra gelindiğinde bu gelişme hızlandı ve yahudiler batı âleminde sadece iktisâdî bir güç olmaktan çıkıp aynı zamanda fikrî ve siyâsî bakımdan da içinde yaşadıkları topluluklara nâfiz bir mevkie yükseldiler.

Eskiden en küçük bir memuriyete bile kabul edilmeyen yahudiler artık en üst seviyede siyâset adamı ve hatta subay bile olabiliyorlardı. Fransa’da ki meşhur Dreyfus meselesi bunun tipik bir örneğidir.

19. asır nihâyete ererken Viyana’da “Nueie Freie Presse” (yeni basım) adıyla bir gazete yayınlanmakta idi. Bunun Paris muhabiri olan Teodor Herzl, gazetecilik mesleğinden istifade ederek, Batı’daki nüfuzlu Yahudi âilelerin durumunu inceden inceye tedkik etti. Neticede, yahudilerin Filistin’e dönmek için kuvvet ve kudretlerinin kâfî gelebileceğine hükmetti. Bunun için önce fikri yaymak gerekiyordu. “Der Juden Stat” yani “Yahudi Devleti” ismiyle, Almanca bir kitap hazırladı. Böyle bir dâvâda muvaffakiyetin üç rüknü olması lâzım geldiğini hesap edebilecek bir kimseydi. Bu üç rükün (esas) şöyle sıralanabilir:


1. Fikir 
2. Kadro 
3. Para

Teodor Herzl, fikirlerini duyurmak için 1897 yılında İsviçre’nin Basel şehrinde bir Yahudi kongresi topladı. Bu, Yahudilerin Filistin’e dönme hareketini ifade eden siyonizmin ilk kongresidir. “Siyon” kelimesi Kudüs yakınında bir dağın adıdır. Herzl, Yahudilerce Siyonizm hareketinin babası ve İsrâil Devleti’nin kurucusu kabul edilmektedir. 

12 Eylül 2013 Perşembe

Kod adı: el Kaide. Aslında el Kaide diye bir örgüt yok

11 eylül 2001, büyük israil projesi, cia, el kaide terör örgütü, ikiz kuleler hadisesi, mahir kaynak, mossad, neşe düzel, PKK Terör Örgütü, röportajlar, suriye sorunu, usame bin laden

NEDEN? 

Neşe Düzel'in Mahir Kaynak ile el ropörtajı

Bütün dünyanın dengelerini, ilişkilerini, hatta yaşama biçimini, anlayışını ve kültürünü sarsan, değişime zorlayan büyük terör olayları yaşanıyor. Bu terör olaylarının her birinin altında da El Kaide imzası var. El Kaide, yeryüzünde istediği her yeri istediği zaman vurabiliyor, yeryüzünün her tarafında eylemleriyle görünebiliyor ama yeryüzünün hiçbir yerinde görülmüyor ve yakalanmıyor. Dünyanın bütün devletleri istihbarat da dahil ellerindeki bütün güçlerle bu örgütü yakalamaya çalışıyor ama yakalayamıyor. Sanki bütün dünyadan daha güçlü bir örgütle karşı karşıyayız. Bu örgütün yaptığı terör eylemlerinin somut bir amacı ve somut bir talebi de yok. Bu nedir peki? Böyle bir şey mümkün olabilir mi? Dünyadan daha güçlü bir örgüt nasıl hiç görülmeden var olabilir? Bu anlaşılmaz ve açıklanması neredeyse imkânsız görüntünün arkasındaki gerçekleri, ihtimalleri, El Kaide'nin ne ve kim olduğunu, kim tarafından desteklendiğini, amacını, hangi siyasi çekişmenin içinde yer aldığını eski bir istihbaratçı olan Mahir Kaynak'a sorduk. Üniversitede 20 yıl iktisat profesörlüğü yapan ve 10 yıl MİT'te çalışan Kaynak, bilinen iddialardan değişik ve tartışılacak görüşler ileri sürdü. 

Dünya yine El Kaide paniği yaşıyor. Bu örgüt dünyanın her tarafında kendi varlığını gösterebiliyor ama dünyanın hiçbir yerinde görülmüyor ve bulunmuyor. Bu öyle bir terör örgütü ki, tarifi, tanrının tarifine benziyor. Dünyanın her yerinde var olabilen ve dünyanın hiçbir yerinde görülmeyen bir örgütten söz edildiğinde, bir istihbaratçı ne düşünür? 
Bu örgütün olmadığını düşünür. 

El Kaide diye bir örgüt yok mu? Bu terörü başkaları yapıyor da, biz olmayan bir örgütü mü arıyoruz? 
El Kaide diye bir örgüt yok. Eğer bir örgütten bahsediyorsanız, bu örgütün siyasal bir hedefi olması gerekir. El Kaide'nin hedefi nedir sorusunun daha cevabı yok. Kimse El Kaide'nin hangi somut hedefe ulaşmak istediğini bilmiyor. Oysa İRA, ETA gibi terör örgütlerinin somut hedefleri ve somut coğrafi alanları vardır. Ayrıca bunların bir kadrosu ve bir örgüt yapısı da vardır. El Kaide'de bu unsurların hiçbiri yok. Ne kadrosu var, ne de coğrafi bir alanı. Bütün dünya eylem alanları bunların. 

El Kaide'nin bir dönem Afganistan'da kurulan Taliban düzenini bütün İslam dünyasında kurmayı hedeflediği söyleniyor. Sizce El Kaide'nin böyle bir amacı yok mu? 
Bir amaç ile eldeki araçlar arasında uyum olması gerekir. Elinize bir topluiğne alıp 'Ben adam öldüreceğim' derseniz olmaz. El Kaide'nin kendi gücüyle, İslam dünyasında öngördüğü rejimi kurması mümkün değil. Ne gücü, ne kadrosu, ne de destekleyicisi var. Aslında El Kaide diye bir örgüt yok. El Kaide, bir istihbarat servisinin yaptığı operasyonun kod adıdır. Bu yüzden de bizim önce yapılan bu operasyonu deşifre etmemiz gerekir. Çünkü El Kaide operasyonuyla dünyada bir siyasi sonuç yaratılmak isteniyor.